Timurkaynak Hukuk ©2022
Tüm hakları saklıdır.

(212) 854 2700

Bilgi almak için hemen bizi arayın

Borç Sorgula

Online Ödeme

Whatsapp Hattı

Menu

TÜKETİCİ KREDİSİ SÖZLEŞMELERİNDE İHTİYATİ HACİZ UYGULAMALARI

A-) İHTİYATİ HACİZ MÜESSESİNE GENEL BAKIŞ

2004 Sayılı İcra İflas Kanunu 257 ve devamı maddelerince İhtiyati Haciz Müessesi düzenlenmiş olup, genel anlamda İhtiyati Haciz Başvuru şartları ve koşulları madde metninde belirtilmiştir. Buna göre ;

“Madde 257 – İhtiyati haciz şartları:

Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:

1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;

2– Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;

Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” Amir hükmünü havidir.

İşbu hükme göre İhtiyati Haciz uygulaması için

  • Alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması gereklidir.
  • Kural olarak vadesi gelmiş bir alacak bulunmalıdır.
  • Alacağın paraca alacağı olması gereklidir.
  • Alacağa ilişkin ve ihtiyati haczin yapılmasını haklı gösterecek delillerin bulunması gereklidir.

Bu şartların varlığı durumunda alacaklının yetkili ve görevli Mahkemeye başvuru yapması ile Mahkemece gerekli görmesi durumunda teminatlı veya teminatsız olarak İhtiyati Haciz Kararı vermesi sağlanabilmektedir. Bu şekilde borçlunun olası bir mal kaçırma girişiminin önüne geçilmesi sağlanmaktadır.

Hemen belirtelim ki, İhtiyati Haciz Kararının infazı bir “takip yolu” olmamakla beraber karar infaz edildikten sonra mutlaka takip talebi sunulmalı ve başvuru harcı yatırılarak esas icra takibine başlanmalıdır. Bu husus başka bir blogun konusu olduğundan bu blogumuzda detaya girilmemiştir.

B-) İHTİYATİ HACİZ MÜESSESİNİN TÜKETİCİ KREDİSİ BAKIMINDAN UYGULANMASI

Banka ve çeşitli kredi kurumları ile Tüketiciler arasında akdedilen “Kredi” ve “Kredi Kartı” sözleşmeleri kaynaklı alacaklarda İcra İflas Kanunu 257 ve devamı Maddelerince İhtiyati Haciz Müessesinin uygulanmasında günümüzde farklı görüşler bulunmakta olup, bu görüş ayrılığının temel unsuru ise “Alacağın Muacceliyeti ve Temerrüdü” hususlarında toplanmaktadır. Özellikle Tüketici Kredilerinde tüm taksitlerin muaccel hale gelmesi için yasal düzenleme ve Yüksek Mahkeme Uygulamaları tartışma konusu olmuştur.

Bilindiği üzere 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun İkinci Bölümünün 22.Maddesinde Kredi Sözleşmeleri düzenlenmiş olup, 28.maddesinde ise “Temerrüt” düzenlemesi yer almaktadır.

Temerrüt MADDE 28-

“(1) Belirli süreli kredi sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.

(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz” amir düzenlemesine havidir.

İşbu düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, kredi verenin borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutması, tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödememiş olması ve kredi verenin tüketiciye en az otuz gün süre içerir ihtarname ile muacceliyet uyarısında bulunması şarttır. Bu şart “emredici hüküm” niteliğinde olup, bu şartlardan birinin eksikliği durumunda henüz vadesi gelmeyen taksitler talep edilemeyecektir.

Yeri gelmişken kısaca belirtmek gerekir ki, kanun lafzından da anlaşıldığı üzere Tüketiciye keşide edilen İhtarnamenin tebliğ şartı bulunmamakla birlikte, bu noktada en önemli husus kredi veren kurum tarafından TÜKETİCİNİN SÖZLEŞMEDE BİLDİRDİĞİ ADRESE veya adres değişikliği mevcutsa TÜKETİCİNİN KREDİ VERENE BİLDİRDİĞİ ADRESE ihtarname keşide edilmesi yeterlidir. Tüketicinin değişen adresini kredi verene bildirmemesi sebebiyle temerrüt ve muacceliyet ihtarnamesinin bila dönmüş olmasına rağmen kanunun aradığı şartı sağladığının kabulü gerekmektedir.

Nitekim Yüksek Mahkeme Kararları da bu yönde seyretmektedir.

“Belgelerin incelenmesinde kredinin toplam maliyetinin 52.363,55 TL olduğu, 24 taksitli olduğu, davalının 01/11/2022 ve 01/12/2022 tarihli taksitleri ödememesi nedeniyle 22/12/2022 tarihli hesap kat ihtarı gönderilmiş olduğu, kat ihtarının kredi sözleşmesindeki borçlu (davalı) adresine tebliğe çıkartılmış olduğu, tebligatın teslim edilemediği şeklinde şerh düşülmüş olduğu ancak kredi sözleşmesinin 12. Maddesi gereği tebligat yapılmış sayılması gerektiği, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğu, dolayısıyla iki taksidin ödenmesinde temerrüde düşülmüş olması nedeniyle yapılan hesap katı neticesinde alacağın muaccel hale geldiği ve İİK 257. Maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının gerçekleşmiş olduğu anlaşılmakla üye hakim Çiğdem Türkaslan (36068) muhalefeti ile oy çokluğuyla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”  ( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19.Hukuk Dairesi 2023/2045 Esas – 2023/1849 Karar sayılı ilam ve aynı yönde 19.Hukuk Dairesinin 2021/264 Esas – 2021/537 Karar – 11/03/2021 Tarihli İlamı)”

“ Somut olayda, talep dilekçesine ekli belgelerden, taraflar arasında bankacılık hizmetleri sözleşmesi imzalandığı ve alacaklı banka tarafından borcun ödenmemesi nedeniyle borçluya ihtarname gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, mahkemece, kredi sözleşmesinin tüm sayfaları getirtilerek, sözleşmede tebligat konusunda düzenleme bulunup bulunmadığı, İİK’nın 68/b maddesi gözetilerek, borçlu adına gönderilen uyarıların taraflar arasındaki sözleşme ve İİK’nın 68. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş sayılıp sayılamayacağı değerlendirilerek ve ayrıca, alacağın muaccel hale gelebilmesi için kredi hesabının kat edilmesinin yeterli olup, buna ilişkin ihtarnamenin borçluya tebliği şartının aranmayacağı nazara alınarak, değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir” (11. HD. 11.10.2016 T. E: 8410, K: 8017)

Uygulamada bazı Mahkeme ilamlarında, Tüketici Kredilerinin “yargılamayı gerektiği, mal kaçırma kastının ispat edilemediği, ihtarnamenin tebliğ edilemediği” gibi gerekçelerle ihtiyati haciz başvurusu reddedilmektedir.

Kanaatimizce, bu bakış açısının hem kanun lafzına hem de Yüksek Mahkeme kararlarına aykırılık teşkil ettiği söylenebilir. Keza, 6502 Sayılı Yasanın 28.Maddesine uygun koşulların varlığı, ihtiyati haciz kararı için gereken “yaklaşık ispat” şartını sağladığını söyleyebiliriz.

Yerel Mahkemenin bu yönüyle verdiği red kararlarının, İİK 257 ve devamı maddelerince İhtiyati Haciz Müessesinden alınacak fayda/menfaat dengesine aykırılık teşkil etmektedir. Keza, İhtiyati Haciz kararı için “yaklaşık ispatın” yeterli olduğu ve “tam ispatın” aranmaması gerektiği de Yüksek Mahkemece içtihat edilmiştir.

Öte yandan, Yerel Mahkeme ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin bazı hukuk daireleri tarafından, ihtarnamenin “sözleşmede bildirilen adrese” tebliğinin ihtiyati haciz için şart olarak arandığı görülmekte iken, bu bakış açısının da kanuna ve İçtihatlara aykırılık teşkil ettiği kanaatindeyiz.

Yargıtay da kararlarında 6502 Sayılı Kanunun “TEBLİĞ” şartı aramadığını, sözleşmede bildirilen adrese keşide edilen ihtarnamenin muacceliyet için yeterli olduğunu defaatle vurgulamıştır.

Bu hususta ofisimizce ikame edilen ihtiyati haciz başvurularında Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasında uyuşmazlık tespit edilmiş olup, 5235 Sayılı Kanunun 35.Maddesi çerçevesinde Uyuşmazlıkların Giderilmesi yoluna başvurulduğunu belirtmek isterim.

Sonuç olarak, Tüketici Kredilerinde 6502 Sayılı Kanunun 28.Maddesinde sayılan koşulların bulunması ile Muacceliyet İhtarnamesi Tüketicinin bilinen adresine keşide edilmesi ancak tebliğ edilememesi durumunda dahi İİK 257 ve devamı maddelerince İhtiyati Haciz koşulu için “yaklaşık ispat” koşulunun sağlandığı ve tüm alacak bakımından İhtiyati Haciz Kararlarının uygulanması gerektiği yönündeki yargı görüşlerine katılmakla beraber, uygulamada Mahkemeler arasında görüş farklılığının bulunduğunu belirtmek isterim.

YAZAR: Av. Emre ARACI