Timurkaynak Hukuk ©2022
Tüm hakları saklıdır.

(212) 854 2700

Bilgi almak için hemen bizi arayın

Borç Sorgula

Online Ödeme

Whatsapp Hattı

Menu

Hukuk Yargılamalarında Görevin Belirlenmesine İlişkin HMK 1. Maddeye Dair İnceleme

  • Ezanı tilki okumaya başladıysa, gözünüz kümeste olmalı – Azeri Atasözü
  Görevin belirlenmesi ve niteliği   MADDE 1 – (1) Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.  
  1. Maddenin genel analizi : Yasanın ilk maddesini teşkil eden bu madde mahkemelerin görevinin nasıl belirleneceği ve mahkemelerin görevi konusunun hukuken hangi nitelikte sayılacağı konularını düzenlemektedir.

 Buna göre, hukuk mahkemelerinin görevi sadece kanunla belirlenecek olup, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olarak düzenlenmiştir.

  • Mahkemelerin görevlerinin ancak kanunla belirleneceği hususu : Ülkemizde adliye örgütünü düzenleyen temel yasa 5235 sayılı  Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’dur.    

  Bu yasanın hukuk mahkemelerinin görevleri başlığını taşıyan 6. Maddesi “ (1) Sulh hukuk mahkemeleri, 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (artık 6100 sayılı HMK diye anlamak gerekecektir.) ile diğer kanunlarda belirtilen görevleri yerine getirir. (2) Asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. (3) Özel kanunlarla kurulan hukuk mahkemelerinin görevleri saklıdır.”şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere mahkemelerin görevi konusunda 5235 sayılı yasa açıkça usul yasaları ile özel yasalara atıfta bulunmuştur. Çünkü hukuk mahkemelerinin görevleri 6100 sayılı HMK’da düzenlendiği gibi bazen özel yasalarda göreve ilişkin özel düzenlemelere de yer verilmiştir. Örn .4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun m.4’de aile mahkemelerinin, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda iş mahkemelerinin, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m.23 ile tüketici mahkemelerinin görevleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Yine 3533 sayılı kısaca zorunlu tahkim yasası olarak adlandırılan Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yoliyle Halli Hakkında Kanun gereğince genel, mülhak[1] ve özel bütçelerle idare edilen daireler, ve belediyeler ile Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların çözümü; ihtilaf genel bütçeye ait daireler arasındaysa Bakanlar Kurulu’nca şeçilecek bakanlar arasından bir hakem ile (3533 S.K. m.2); Katma bütçe ile idare edilen daireler, belediyeler, özel bütçe ile idare olunan veya sermayesinin tamamı Devlet, belediye veya özel idarelere ait olan daire ve müesseselerin veya bu daire ve müesseselerden biriyle ikinci maddede yazılı dairelerden biri arasında çıkan uyuşmazlıklar, bulunduğu yerin ve taşınmaza ilişkin uyuşmazlıklarda ise, taşınmazın aynına yönelik olanlar hariç olmak üzere o taşınmazın bulunduğu yerin ve taraflar değişik yerlerde bulunuyorlarsa davalı durumunda olan daire veya müessesenin ve davalılar birden çok olduğu takdirde bunlardan birinin bulunduğu yerin yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı veya hakimi tarafından hakem sıfatıyla çözümleneceğinden(3533 S.K. m.4) bu kurumlar arasındaki davalar kural olarak sulh hukuk ya da asliye hukuk mahkemelerinden birisinin görevine girse dahi (mesela iki belediye arasındaki kira davası) kesin olarak tahkim yolu ile görülecektir. Bu durumda mahkeme özel bir yasa ile özel bir yargılama mercii gösterdiğinden görevsizlik kararı vermelidir.Bu hususta Yargıtay da “Taraflar 3533 Sayılı Yasada belirtilen kurumlardan olup, aralarındaki uyuşmazlığın o yerdeki yüksek dereceli hukuk mahkemesi hakimi tarafından hakem sıfatıyla çözümlenmesi gerekir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.” (Y.6.HD. 22.03.2012 tarih ve 2012/694 E., 2012/4618 K.)

  • Mahkemelerin görevi kamu düzeninden olduğu hususu : 6100 sayılı HMK’nın getirdiği temel değişikliklerden biri olup, mahkemelerin görevi hususu artık kamu düzeninden sayılmaktadır.[2] Bu düzenleme oldukça önemlidir. Çünkü mahkemelerin görevinin artık kamu düzeninden sayılmasıyla görev konusu gerek teoride gerekse de uygulamada oldukça önemli değişiklikler yaratacaktır :

:

  • Görev artık bir dava şartıdır : Dava şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK m.114 hükmü incelendiğinde ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere görevin kamu düzeninden sayılmasının bir sonucu olarak, mahkemelerin görevi artık bir dava şartıdır. Dava şartlarının neticeleri 6100 sayılı HMK m.114 vd. maddelerinin incelenmesinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
  • Görevli mahkemeye ilişkin görev sözleşmesi yapılamaz : Kamu düzeninden sayılan tüm hükümler gibi (mesela kamu düzeninden sayılan kesin yetki kuralları…) görev de kamu düzeninden sayıldığından artık görev konusunda taraflar arasında bir görev sözleşmesi yapılamayacak, yapılsa bile hiçbir hukuki değeri olmaksızın mahkeme görevle ilgili kararı re’sen verecektir.
  • Görevle beraber yetki konusu da dahil olmak üzere başka konular da ihtilaflı ise önce görev konusu belirlenmelidir : Görevin kamu düzeninden sayılmasının sonucu olarak somut bir davada hem görev hem de görevle beraber başka hususların da ihtilaflı olması halinde mahkeme öncelikle görev konusundaki ihtilafı çözmelidir. Eğer mahkeme kendisini görevli görmüyorsa sadece “görevsizlik nedeniyle usulden reddine” karar vermelidir. Mahkemenin bundan başka bir karar vermesi hele hele esasa ilişkin bir karar vermesi artık mümkün değildir. Yargıtay da, “Görev, bir davada öncelikle düşünülmesi gereken dava şartlarından olduğundan mahkemenin görevsiz olduğunu düşünmesi halinde, başka her hangi bir araştırma ve inceleme yapmadan münhasıran görevsizlik kararı vermesi gerekir. Davanın reddi ile görevsizlik kararları, sonuçları itibariyle birbirinden farklı olup, hem davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine hem de mahkemenin görevsiz olduğuna karar verilemez.” (Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 26.04.2004 tarih ve 2003/16717 E., 2004/6058 K.,) demek suretiyle bu kuralı içtihat etmiştir.  

      Yetkisizlik dahil olmak üzere somut olaydaki diğer ihtilaflara ilişkin kararı ancak, görevli mahkeme verir. Kaldı ki zaten bir dava öncelikle görevli mahkemesinde değilse, başka hususların mesela davanın hangi yerde yargılanacağının da bir önemi yoktur. Bu hususta Yargıtay’da “Davada görev ve yetki itirazı birleştiği takdirde öncelikle görev hususunda bir karar verilmesi gereklidir. Çünkü, yetkisizliğe ilişkin ilk itirazı halledecek mahkeme, esas davayı görmeye salahiyattar olan mahkemedir. Mahkemece önce görev hususunun düşünülerek bir karar verilmesi gerekir.” (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi; 19.09.2005 tarih ve 2005/8010 E, 2005/8663) şeklinde içtihat etmiştir.

       Hatta görev ile yetkiden başka konular da ihtilaflı ise öncelikle görevli görev konusu karara bağlanır. Yine Yargıtay “Dava niteliği ve içeriği itibariyle 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesi hükmüne dayalı ve kesinleşen kadastroya karşı açıldığı belirlenen tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Dosya içeriğine, davaya konu yapılan taşınmazın tapu kayıt örneğine göre davada M.K’nın taraf olması zorunludur. Hal böyle olunca davanın açıldığı günde gerçek hasma yöneltilen bir dava bulunmadığının kabulü gerekir. Kural olarak istek olmasa bile mahkemece yargılamanın her aşamasında öncelikle görev, daha sonra husumet yönünün göz önünde tutulması zorunludur. Görev ve husumetin çakışması halinde önce görev sorununun çözümlenmesi gerekir.” (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ; 07.07.2004 tarih ve 2004/2159 E, 2004/2620 K.)

       Mahkeme yalnız görevsiz olduğuna karar vermiş ancak görevli mahkemeyi bildirmemiş fakat dava her nasılsa görevli mahkemede görülmüşse, temyiz aşamasında Yargıtay, sırf bu nedenle kararı bozmaz. Yargıtay mahkemenin bu hükmünü düzelterek onar. (Yargıtay 7. HD 05.02.1976 tarih ve, 1143/1867)

  • Mahkemelerin görevi konusunda kıyas yoluyla değişiklik yapılamaz : Mahkemelerin görevinin kamu düzeninden sayılmasının önemli bir sonucu da göreve ilişkin konularda kıyas ya da yorum yapılmak suretiyle mahkemelerin görevi genişletilemez, değiştirilemez. Yasada açık bir hüküm bulunmayan hallerde genel mahkemeler görevlidir. Burada kıyas hususunda mahkemelerin hiçbir şekilde görev konusunda kıyas yapamayacağı değil, kıyas ile görevli olan bir mahkemenin görevinin değiştirilemeyeceği belirtilmektedir. Mesela bir ticari davanın TTK’da açıkça düzenlenmemesine rağmen mahkemece yorum yoluyla bu davanın ticari dava sayılıp ticari dava sayılacağına ilişkin olarak yapılan yorum hukuken geçerlidir. Yargıtay’ da bu hususta “Bir ticari şirkete kayyım tayini hakkında MK.nun kayyım tayini ile ilgili hükümlerinin uygulanacağına dair TTK.nun 138. maddesinde açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, bu şekildeki bir ihtiyacın duyulması halinde TTK.nun 1 nci maddesi hükmü de dikkate alınarak Türk medeni Kanununun konu ile ilgili hükümleri uygun düştüğü nispette ticari şirketlere de kıyas yolu ile uygulanması gerektiğinin kabulü zorunludur. Ancak, kıyas yolu ile bu uygulamada HUMK.nun 8/III. maddesi yollaması ile MK.nun 376 ve müteakip maddelerinde ticari şirketlere kayyım tayinini sulh mahkemesince yapılacağına dair açık bir hüküm bulunmadığından bu tür davaların işin özelliği de dikkate alınarak Asliye Ticaret Mahkemelerinde incelenip sonuçlandırılması gerekir. Dairemizin kökleşmiş içtihatları da bu yoldadır (Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 05/07/1983 gün ve 1983/3378-3517 ve 14/11/1984 gün ve 1984/4833-5525 sayılı kararları). Konu göreve ilişkin bulunmakla bu hususun mahkemelerce re’sen dikkate alınması icabeder.

   Dava konusu olayda da, İzmir’de ayrı bir Ticaret Mahkemesi bulunduğuna göre, mahkemenin görev  konusu re’sen dikkate alınarak  görevsizlik kararı ile dosyanın Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak davanın Sulh Mahkemesince sonuçlandırılması doğru görülmemiştir. ” . (Yargıtay 11. HD 10.06.1988 tarih ve, 1988/65 E. ve 1988/3848)

  • Görevsizlik kararları nihai kararlardan olup, bir nihai kararın tüm sonuçlarını içerir : Görevin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle bir mahkemenin göreve ilişkin olarak vereceği kararlar nihai kararlardan sayılır ve bir davadaki nihai karara ait tüm sonuçları içerir. Mesela; taraflar kendisini vekille temsil ettiriyorlarsa vekalet ücretine ve mahkeme masraflarına da hükmolunur. Ancak 6100 sayılı HMK ile 1086 sayılı HMUK’da görevsizlik kararı üzerine takdir edilecek yargılama giderleri konusunda çok farklı değişiklikler getirilmiştir.

Bu konuda 1086 sayılı HMUK döneminde görevsizlik kararı veren mahkeme yargılama giderlerine de hükmetmekteydi. Yargıtay’da “Bir dava hakkında mahkemenin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı vermesi davacıya karşı bir hüküm vermesi demektir. Esas hakkındaki hükümler davaya son verdiği gibi görevsizlik yahut yetkisizlik kararları da bunları veren mahkemelere göre son kararlardandır. Her mahkeme kendi yargılama masraflariyle tarafların avukat ücreti hakkında ona bildirdikleri istemleri kendisi takdir edip son karariyle birlikte karara bağlar, yoksa bunları başka bir mahkemenin takdir ve hükmüne bırakmaz.

    Bundan dolayı yargılama masraflariyle avukatlık ücretine dair olan istemlerin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınması gerekli olduğuna oyların üçde iki nisbetini geçen oyçokluğuyla karar verildi.”  (T.C. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Esas: 1943/21, Karar: 1945/9; Karar Tarihi: 25.04.1945) şeklinde içtihat etmekteydi.

     Fakat 6100 sayılı HMK m.331/2 ile özel bir düzenleme ile 1086 sayılı HMUK’tan farklı olarak “(2)Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder. (3) Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hallerde yargılama giderleri davacıya yükletilir.” hükmü getirmiştir. Yani artık “ GÖREVSİZLİK KARARI ÜZERİNE TALEPLE DAVA BAŞKA BİR MAHKEMEDE GÖRÜLMEYE DEVAM EDERSE, YARGILAMA GİDERLERİNE DAVAYI GÖREN GÖREVLİ MAHKEME HÜKMEDECEK, ANCAK GÖREVSİZLİK KARARI ÜZERİNE DAVA BAŞKA BİR MAHKEMEYE GÖNDERİLEREK DEVAM EDİLMEMİŞSE, TALEP ÜZERİNE DAVANIN AÇILDIĞI GÖREVSİZ MAHKEME DOSYA ÜZERİNDEN DURUMU SAPTAYARAK DAVACIYI YARGILAMA GİDERLERİNİ ÖDEMEYE MAHKUM EDECEKTİR.

     Ancak işbölümü itirazı niteliğindeki itirazlar tam anlamıyla bir görevsizlik kararı sayılmadığından, başka bir deyişle  işbölümü itirazının kabulü halinde görevsizlik kararı değil; “gönderme kararı” verildiğinden burada vekalet ücreti ve masraflara hükmedilemez. Yargıtay; “Gönderme kararlarında muhakeme masrafı ve avukatlık ücretinden bahsedilmemesi gerekirken zuhulen bunlara hükmedilmiş ise kararın bunlarla ilgili kısmı nihai  hüküm niteliğinde olacaktır.”(Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 24.04.1967 tarih ve 1966/12 E., 1967/3 K.) Yine Yargıtay 02.04.1967 tarih ve 12/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ve gönderme kararının verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife’nin 8/son maddesi hükmünde, gönderme kararları nedeniyle vekalet ücretine hükmedilemeyeceği öngörüldüğü halde, bu mahkemece, davacı aleyhine vekalet ücretine de hükmedilmiştir. Gönderme kararları yalnız başına temyiz edilemez ise de, bu kararın niteliğine tamamen yabancı olan ve onunla bağdaşması mümkün olmayan nihai bir hükmün bu karar ile birlikte yanılgı sonucu verilmesi halinde, gönderme kararının nihai hükme ilişkin bu bölümünün yalnız başına temyizi mümkündür. Bu itibarla, gönderme kararında vekalet ücretine hükmedilmesi ve bir çeşit yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle, gönderme kararı temyizi kabildir.” (Yargıtay 11.H.D. 11.10.2004 tarih ve 2004/923 E., 2004/9542 K.)

     Fakat “Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” başlıklı 6102 sayılı TTK m.5/3’de çok özel bir düzenlemeye yer verilmiş ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk dahil diğer tüm mahkemeler arasındaki ilişki AÇIKÇA İŞ BÖLÜMÜ İLİŞKİSİ OLMAKTAN ÇIKARTILARAK GÖREV İLİŞKİSİ KABUL EDİLMİŞTİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE 6102 SAYILI TTK MADDE 5/3’E GÖRE “TİCARET MAHKEMELERİ İLE ASLİYE HUKUK DAHİL DİĞER MAHKEMELER ARASINDAKİ İLİŞKİ GÖREV İLİŞKİSİ OLARAK SAYILACAK VE GÖREVE İLİŞKİN KURALLAR UYGUALANACAKTIR.” Bu açık hüküm nedeniyle artık ticaret ve asliye hukuk mahkemeleri arasındaki görev uyuşmazlıkları için de göreve ilişkin usul kuralları uygulanacağından bu halde de artık gönderme kararı değil, görevsizlik kararı verilecek, bu karar ile vekille temsil edilen işlerde vekalet ücretine hükmedilecektir.

      Bu kuralın tek istisnası 6102 sayılı TTK m. 5/4’de “Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.”  Şeklinde belirtilmiştir.

      O HALDE AYRI BİR TİCARET MAHKEMESİNİN BULUNDUĞU YERLERDE TİCARİ İŞLERDE GÖREVSİZLİK KARARI VE BUNA İLİŞKİN SONUÇLAR UYGULANACAK, ANCAK AYRI BİR TİCARET MAHKEMESİ OLMAYAN YERLERDE ARTIK TİCARET VE ASLİYE HUKUK VEYA DİĞER MAHKEMELER ARASINDA GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİNE İMKAN TANINMAYARAK ZATEN FİİLEN AYNI MAHKEME VE HAKİMCE GÖRÜLECEK DAVALAR İÇİN BİR GÖREVSİZLİK PROSEDÜRÜ ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.

  • Görev, yasa yolu da dahil yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır : Görev, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmese dahi re’sen dikkate alınacaktır. Hatta bu ilke o kadar geniştir ki mahkemece bir karar esastan hükme bağlanmış olsa ve temyizde de kimse görevsizlik iddiasında bulunmasa dahi Yargıtay temyiz aşamasında re’sen mahkemenin görevsiz olduğuna karar verebilir. Ancak bir dava esastan hukuken kesinleşmiş ise  artık görevsizlik nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyecektir.

  Ancak iş bölümü itirazı 6100 sayılı yasanın 116/1-c bendi gereği ilk itiraz olduğundan, mahkemece taraflar ileri sürmeden re’sen iş bölümü nedeniyle gönderme kararı veremeyeceği gibi, iş bölümü itirazı yargılamanın her aşamasında da ileri sürülemez. Yargıtay da ; “ İş bölümü itirazı…. ilk itirazdır. Mahkemece, re’sen gönderme kararı verilemez.” (Yargıtay 15. HD. 04.05.2010 tarih ve Esas:  2010/1503 Karar: 2010/2617)  şeklinde içtihat etmiştir.

İlk itirazlara ilişkin detaylı açıklamalarımızı 116. Madde ve devamı maddelerin açıklamalarında bulabilirsiniz.

    b.) 1086 sayılı HUMK’la karşılaştırılması : Görev konusunu kesin bir şekilde düzenleyen 6100 sayılı HMK’ya eşdeğer madde 1086 sayılı HMK m.1 ve 7. Maddelerdeydi. Bu maddeler şöyle düzenlenmişti.

Vazife   Madde 1 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 05.03.1985 RG NO: 18685 KANUN NO: 3156/1)   Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir.   Görev, dava olunan şeyin değerine göre belirtilmiş ise, görevli mahkemenin tespitinde, davanın açıldığı gündeki değer esas tutulmak üzere, aşağıdaki maddeler hükümleri uygulanır. Faiz, icra tazminatı ve giderler görevin tespitinde hesaba katılmaz.  ”  Vazife   Madde 7 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 18.07.1981 RG NO: 17404 KANUN NO: 2494/1)       Diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz   olunan mahkeme , duruşma yapmadan görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar verir.   Görev itirazı davanın her safhasında ileri sürülebilir.   Bir dava, asliye mahkemesinde hükme bağlandıktan sonra, davanın sulh mahkemesinin görevi içinde olduğu  ileri sürülerek üst mahkemede itirazda bulunulamaz.”  

     6100 sayılı HMK m.1 ve bu maddenin 1086 sayılı HUMK’daki karşılığı olan m.1 ve 7 incelendiğinde iki hüküm arasında meydana gelen değişiklikler şöyledir :

  • 6100 sayılı HMK ile artık görev hususu kamu düzeninden sayıldığı için 1086 sayılı HUMK m.7’de düzenlenen mahkemelerin görevi hususunun yargılamanın her safhasında incelenip re’sen karara varılabileceği şeklindeki bir düzenlemenin özel olarak belirtilmesine gerek kalmaması nedeniyle yasakoyucu tarafından 1086 sayılı HUMK’da olduğu gibi (mesela madde – 7) ayrıntılı olarak düzenlenme gereği duymamıştır. Çünkü yasa görev konusunu kamu düzeninden sayarak zaten görevsizlik hususunun her aşamada incelenebileceğini kabul etmiştir.
  • Detayı ileride inceleneceği üzere artık görevli mahkemenin belirlenmesinde 1086 sayılı HUMK’daki tüm parasal sınırlar kaldırılmış, dava konularına göre net ve sade bir görevlendirme yoluna gidilmiştir. Biz bu yöndeki bir düzenlemenin gayet yerinde olduğunu düşünüyoruz.
  • Görevin belirlenmesinde 1086 sayılı yasada (m.1) belirtilen parasal sınırlar artık ortadan kalktığından görevin belirlenmesinde artık dava değeri (müddeabih) değil, davanın konusu önem arzetmektedir.
  • 1086 sayılı kanunun m.7/3’de belirtilen “Bir dava, asliye mahkemesinde hükme bağlandıktan sonra, davanın sulh mahkemesinin görevi içinde olduğu ileri sürülerek üst mahkemede itirazda bulunulamaz.” hükmü 6100 sayılı HMK m.1’de düzenlenen ve görevin kamu düzenine ilişkin olması ve yasa yolu da dahil her aşamada ileri sürülebilmesi imkanı karşısında artık 6100 sayılı HMK’da düzenlenmemiştir.
  • 1086 sayılı HMUK ile görevsizlik kararı üzerine kararı veren mahkeme yargılama giderlerine hükmederken, 6100 sayılı HMK ile görevsizlik kararı üzerine dosya kendisine gönderilen mahkeme yargılama giderlerine hükmeder. Görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemeye dosya gönderilmezse yargılama giderlerine durum dosya üzerinden tespit edilerek davanın açıldığı görevsiz mahkeme hükmeder. (6100 s. HMK .331/2-3)

     6100 sayılı HMK m.1 ve bu maddenin 1086 sayılı HUMK’daki karşılığı olan m.1 ve 7 incelendiğinde iki hüküm arasında meydana gelen benzerlikler şöyledir :

  • Her iki yasada da mahkemelerin görevinin kanunla belirleneceği belirtilerek hukuki güvenlik korunmuştur.
  • Görevsizlik itirazının yargılamanın her aşmasında da ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
  • Görevin 6100 sayılı yasadan önce açılan davalara etkisi : 6100 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte mevcut ve 6100 sayılı yasadan önce açılmış davalarda nasıl bir yol izleneceği 6100 sayılı yasaya eklenen 1. maddenin 1. fıkrası ile düzenlenmiştir.
  GEÇİCİ MADDE 1 –   (1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.  

Görüldüğü üzere 6100 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılmış davalarda 1086 sayılı HMK’nın hükümleri uygulanacak, yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle görevsiz duruma düşecek davalar için artık görevsizlik kararı verilmeden mevcut mahkemesi görevli olmaya devam edeceği gibi 1086 sayılı yasada geçen göreve (sadece göreve !) ilişkin tüm kurallar uygulanmaya devam edecektir.

      Bu hususta Yargıtay’da “Dava mülkiyet hakkına dayalı meni müdahale istemine ilişkindir. Dava gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan dava değeri müdahale edilen kısmın değerinden ibarettir. Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan inşaat bilirkişisi raporunda, dava konusu taşınmazın değerinin tespit edildiği anlaşılmakla, miktarın dava tarihi itibariyle, davayı görmeye sulh mahkemeleri değil asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Mahkemece görev hususu re’sen gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği düşünülmeden yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekir.” (Y. 14.HD.16.11.2011 tarih ve 2011/11185 E.  2011/13775 K.) Şeklinde içtihat ederek 6100 s. HMK öncesinde açılan davalarda YASA SADECE GÖREVDEN BAHSETTİĞİNDEN GÖREVE İLİŞKİN BİR HUSUSTA 1086 SAYILI HMK’ya göre karar verilmesi gerektiğini açıkça ifade etmiştir.


[1] Mülhak bütçe ; Harcamaları, özel gelir kaynağı ile sağlanan ve genel bütçe dışında yönetilen devlet daire ve kurumlarının bütçelerine mülhak bütçe denir.

[2]  “Mahkemelerin görev konusunu düzenleyen 6100 sayılı HMK’nun 1.maddesi gereğince görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu tartışmasızdır.” Y. 14.HD.16.11.2011 tarih ve 2011/11185 E.  2011/13775 K.

YAZAR: Av. Yusuf Yeşeren